Bu konuda, ilk kez duyarlık gösteren ve harekete geçmek önceliği taşıyan Ankara oldu. Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey'in Sivas'a çektiği 15 Ekim 1919 tarihli bir şifresini, rahmetli Hayati Bey'in imzasıyla başka bir şifre içinde 22 Ekimde Amasya'da aldım. O şifre aynen şöyledir :
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Paşa Hazretleri; biz kendi alınyazımızı ne böyle ulusun yazgısından habersiz hükümete ne de rastgele gönderilecek valilere bırakamayız. Birçok kez size arz ettiğimiz düşünceler dikkate alınmadığından, İstanbul Hükümeti, Ferit Paşa Kabinesi'nin atayıp da gönderemediği eski Bitlis Valisi Ziya Paşa'yı buraya ve bütün görevlerinde yaşamı boyunca hiçbir varlık gösterememiş olan Suphi Bey'i de Konya'ya vali atamak suretiyle ilk adımını atmaya başladı. İşte bu gibi durumlar dolayısıyla Mebuslar Meclisi kurulmadan önce, hiçbir göreve dışarıdan kimsenin getirilmemesini geçenlerde arz etmiştik. Madem ki şimdiki hükümet, buraya yeniden vali göndermeye kalkışmıştır, şu halde, buradaki Ulusal Mücadele'nin söndürülmesi isteniyor demektir. Nasıl ki siz askerlikten ayrılarak ulusun bir bireyi olarak çalışmaya karar verdiniz. Ben de buradan çekilerek aynı şekilde ulusumun bana vermiş olduğu görevi yapmaya karar verdim. Vali gelinceye dek vekilliği kime bırakacağımı lütfen bildiriniz efendim.
15 Ekim 1919 Ankara Vali Vekili Yahya Galip
Bir gün sonra da 23 Ekimde Cemal Paşa'nın, 21 Ekim 1919 tarihli şu telgrafını aldım :
Kadıköy, 21.10.1919
Amasya'da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne,
Ankara'dan Belediye Başkanı ve Müftü Efendi, dışarıdan gelecek valiyi kabul etmeyeceklerini; Ankara'ya, Ankara'dan vali atanması gereğini kendi yetkilerine dayanarak ileri sürüyorlar. Böylece, her yandan ayrı ayrı isteklerin ileri sürülmesi, hükümeti güç duruma sokmaktadır. Kötü niyetliler ve azınlıklar bu gibi durumları türlü türlü yorumluyor. (...) Hükümetin destekleneceğine söz verilmesi üzerine, bu gibi hususların önlenmesi gereğini rica ederim. Atanması, Padişahın onayından geçen valinin yola çıkması gerektiğini elbette kabul buyurursunuz.
Harbiye Nazırı Cemal
Gerçekten de, başta Müftü Bey olduğu halde (bugün Diyanet İşleri Başkanı bulunan sayın Rifat Bey Hazretleri idi) Ankaralılar, bu atamayı kınamak üzere, İstanbul'a başvurmuşlardı. Ankara'yı yatıştırarak, hükümet yetkesini kırmamak için telgraf başında birçok öğütlerde bulundum. Ancak Ankara'nın haklı olduğunu teslim etmemek olanaklı değildi. Sonunda Cemal Paşa aracılığıyla hükümete yazdığım telgraftan söz ederek alınacak yanıta kadar durumun iyi idare edilmesini Ankara'daki Kolordu Komutan Vekili Mahmut Bey'e yazdım.
Bu noktada, sırası gelmişken bir gerçeği bilginize sunmak uygun olur. Temsil Heyeti olan bizler, hükümetin durumunu ve nasıl bir hükümet olduğunu pek iyi anlamıştık. Hükümet üyelerinden bazılarının hükümette bulunmaktan pişmanlık duyduklarını ve çekilmek için bahane aradıklarını da anlıyorduk. Bundan başka dış ve iç düşmanların ve Padişahın el birliğiyle Ali Rıza Paşa Kabinesi yerine, kendi görüşlerini açıktan açığa ve hızla uygulayacak başka bir kabineyi iktidara getirmeye kararlı olduklarından da habersiz değildik. Bunun içindir ki Ali Rıza Paşa Kabinesi'ni, en az zararlısı sayıyorduk. Bir de Ferit Paşa'nın düşmesinden sonra, yeni kabineyle anlaşmak için geçen dört beş gün içinde, bazı taraflardan elden geldiği kadar çabuk anlaşma hususunda alınmış olan öneriler de bizce göz önünde tutulması gereken anlam ve nitelikte idi. Bu bakımdan, hedefe güvenli bir biçimde ulaşıncaya dek, gerekirse biraz da fedakarlık yapmak zorunluluğunu duyuyorduk.
Mahmut Bey'e yazdığım şifrede kapalı bir biçimde bu noktalar da belirtilmişti. Cemal Paşa'ya verdiğim yanıtı olduğu gibi bilginize sunacağım :
Şifre, Amasya, 24.10.1919
Özel, İvedi
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne
İlgi : 21.10.1919 tarih ve 419 sayılı şifre :
Ankara'dan vali hakkında yapılmış olan başvuru ve istirhamın aşağıdaki nedenlerden ileri geldiği anlaşılmıştır :
Şöyle ki : İstanbul'dan alınan güvenilir haberlerde İngilizler ile İngiliz Muhipler Derneği'nin, İtilaf ve Hürriyet ve Nigehbancıların, Hıristiyan azınlıklarla işbirliği yaptıkları, Anadolu'ya birçok bozguncular göndererek ulusal örgütü sakatlama ve İstanbul Hükümeti'ni dağıtma girişimlerinde bulundukları, bu bozguncuların Adapazarı ve Bursa'dan yola çıktıkları bildirildiği gibi, son günlerde Adapazarı'nda da kimi olayların görülmesi kaygı yaratmıştır. Konya'ya gönderilen Vali Suphi Bey'in, İngiliz Muhipler Derneği'nin İstanbul Yönetim Kurulu üyelerinden olduğunu Konya'da Refet Bey'e söylemiş olduğu haberinin yayılmış olması, uyanan kuşkuyu daha da artırmıştır. Ankara Valiliği'ne atanan Ziya Paşa'nın tutumu ve namusu hakkında bir şey denemezse de kendisinin uzmanlık ve iktidarı da kuşkulu görüldüğünden, Ankara ili gibi ulusal örgüt ve mücadelemizin en önemli merkezlerinden olan bir bölgede, daha durumlar açıklık kazanıp da tam bir sakinlik ve güvenlik sağlanamadan, buradaki önemli işlerin başına, hiçbir deneyimi bulunmayan aciz bir valinin getirilmesi tereddüt uyandırmıştır. Ankara'da bulunan Vali Vekili ve Komutan ile Temsil Heyeti arasında yapılan haberleşmeler üzerine, şimdiki hükümetin, her ne biçimde olursa olsun buyruklarına ve yaptıklarına uymak doğal görülmüş ve o yolda hareket edilmiş ise de doğrudan doğruya halkın kendisi, tasarımladıkları tehlikeye karşı verilen güvenceyi yeterli görmeyerek, tam bir güvenlik ortamı doğuncaya dek, kendilerince ulusal davaya bağlılığı denenmiş bulunan Vali Vekili'nin göreve devamını çok gerekli sayarak doğrudan doğruya hükümete başvurmuşlardır. Zâtıdevletlerinin son yazıları üzerine Ankara'da gereken kimselerle yeniden görüşülmüş, üstelik sakıncaları bulunsa bile salt hükümet yetkesini sarsmamak için Ziya Paşa'nın iyi karşılanmasının sağlanmasına çalışılmıştır. Ancak karşılaştığı tehlikelerden ve fesatlıkların ağır bastığı gidişten son derece ürkmüş olan halkı, bunu kabule inandırmak olanaklı olamamıştır. Dahiliye Nazırı Paşa Hazretleri'nin, içinde bulunduğumuz durumun önem ve ciddiliğini, düşmanlarımızın durmadan ne kadar iblisçe çalışmakta olduklarını takdir buyurdukları kuşkusuz bulunduğuna göre, Nazırlık makamına yeni geçmiş olmaları yüzünden, çalıştırılmaya değer olan memurları tanımakta mazur oldukları gibi, Adil Bey'in bile müsteşarlığını yapmış olan Keşif Bey'in daha, müsteşarlık yapmakta olduğu göz önünde bulundurulunca, özellikle yüksek dereceli memurların atanmasında ne dereceye kadar uzak görüşlü davranılmasının gerekeceği kendiliğinden anlaşılır. Bu bakımdan Ziya Paşa'nın şimdilik gönderilmemesinin sağlanmasına yüksek yardımları ve sonucun bir buyrukla bildirilmesi arz ve istirham olunur.
Mustafa Kemal
Beyler, Ali Fuat Paşa, 28 Ekim 1919 tarihli bir şifresiyle, İstanbul'daki örgütümüzün, adıma gönderdikleri bir telgrafı bildirdi. Bu telgrafta verilen bilgiler önemliydi.
Çerkez Bekir'in yarattığı, o bilinen olay, Adapazarı ve çevresinde Kuvayı Milliye'ye karşı isyan başlangıcı sayılmış. Bundan nasıl yararlanılacağı konusunda Padişah, Ferit Paşa, Adil Bey ve Sait Molla ile Ali Kemal Bey'den kurulmuş bir heyet, birtakım tasarımlarda bulunmuşlar.
Bu telgrafta, yukarıda adı geçen Hikmet hakkında da bilgi veriliyordu. Bu Hikmet, iki ay önce Amasya'dan Adapazarı'na gelmiş. O çevrede öteden beri kendisine ve ailesine karşı olanların ulusal örgüte girdiğini anlamış. Hikmet Bey, Amasya'dan geldiğini, beni tanıdığını ve ulusal örgütü kurmaya yalnız kendisinin yetkili olduğunu ileri sürerek, Sivas'la haberleşmeye kalkışmak ister. Karşı taraf engel olur. Hikmet, karşı örgüt kurar. Bunu sezen Sait Molla, Hikmet'i elde edecek çareyi bulur. Kendisini Hıristiyanlara karşı bir isyan için ayartır.
Beyler, Hikmet'le ve düşmanlarımızın Hıristiyanlar aleyhindeki düzenleriyle ilgili olan bilgiler, daha sonra değineceğimiz bazı durumların kolaylıkla anlaşılmasına yarayacağı için, bunların gereksiz sayılmamasını rica ederim. Beyler, bu bilgiler üzerine Cemal Paşa'ya yazdığım telgrafa yüce meclisinizin de dikkatini çekmek isterim :
Şifre, Sivas, 31.10.1919
Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri'ne,
Adapazarı dolaylarında, hükümet ve ulusal örgüt aleyhinde geçen olay sizce bilinmektedir. Bu olay, ulusal birlikteki kararlı tutum, İstanbul Hükümeti'nin yerinde ve kesin önlemleri sayesinde bastırılmışsa da daha oralarda bozgunculuk tohumu tükenmiş değildir. Ulusun birliği karşısında bunların tümüyle ezilip yok olacağına kuşku yoktur. Ancak bu bozgunculuk hareketlerinde Damat Ferit Paşa'nın, eski Dahiliye Nazırı Adil ve ondan önceki Ali Kemal Bey'lerle Sait Molla'nın teşvikçi ve tertipçi oldukları anlaşılmıştır. Adları bildirilen bu kişiler, kendi vatan hainliklerinin yanında, çok büyük ve tehlikeli bir hata daha işlemişlerdir. O da melunca işlerinden sanki kutsal Padişah Hazretleri'nin de bilgisi bulunduğunu çevreye yaymak gibi büyük bir alçaklıktır. Kabinenin saygıdeğer heyetinden büyük bir içtenlikle rica ederiz. Şimdi zaman geçirmeden durumu uygun bir biçimde Padişah Hazretleri'nin tertemiz huzuruna arz etsinler. Ulusun ve örgütün bu gibi uydurmalara elbette değer vermeyeceği açık bir gerçektir. Bozguncuların, yalanlarla ulusal birliği lekelemek istediklerini ileri sürerek, Sultanlık Hükümeti'nce, olayın geçtiği bölgede resmen yalanlanmak suretiyle, herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan verilmemesi ve bu zararlı kişiler hakkında gerekli incelemelerin yapılarak kovuşturmaya geçilmesi yaşamsal bir konu sayılmaktadır, efendim.
Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal