CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Amasya Görüşmesi

Beyler, hatrınızdadır ki Bahriye Nazırı Salih Paşa'yla Amasya'da bir görüşme kararlaştırılmıştı. Nazır Paşa ile hükümetin dış politikası, iç yönetimi ve ordunun geleceğiyle ilgili konular üzerinde görüşülme olasılığı vardı. Bu nedenle, kolordu komutanlarının düşünce ve görüşlerini önceden bilmek bence pek yararlıydı. 14 Ekim 1919 tarihli şifremde, kolordu komutanlarının bu üç nokta üzerindeki görüşlerini rica ettim. Komutanların raporlarını belgeler arasında okursunuz.

Salih Paşa, 15 Ekimde İstanbul'dan hareket etti. Biz de 16 Ekimde Sivas'tan hareket ettik. 18 Ekimde Amasya'da bulunduk. Salih Paşa'ya, uğrayacağı iskelelerde, ulusal örgütçe parlak karşılama törenleri yapılması ve tarafımızdan hoş geldiniz denilmesi için talimat verilmişti. Biz de kendisini, Amasya'da büyük bir törenle karşıladık. Salih Paşa'yla, Amasya'da, 20 Ekimde başlayan görüşmelerimiz, 22 Ekimde son buldu. Üç gün süren görüşmelerin sonunda, ikişer nüsha olmak üzere beş ayrı protokol düzenlendi. Bu beş ayrı protokolden üçü, Salih Paşa'da kalanlar, bizim tarafımızdan; bizde kalanlar, Salih Paşa tarafından imza edildi. İki protokol gizli sayılarak imza edilmedi. Amasya Görüşmesi sonunda alınan kararlar, kolordulara da bildirildi.

Beyler, bu ilgiyle, bir noktayı belirtmek isterim. Bizce temel alınan husus, ulusal örgütün ve Temsil Heyeti'nin İstanbul Hükümeti'nce resmen tanınmış bir siyasal varlık olduğunun, görüşmelerimizin resmi bir nitelik taşıdığının ve sonuçlarına mutlaka uyulması gerektiğinin taraflarca resmen taahhüt edilmiş bulunduğunu onaylatmaktı. Bundan dolayı, görüşmelerin sonuçlarını içine alan tutanakların protokol olduğunu kabul ettirmek ve İstanbul Hükümeti'nin temsilcisi olan Bahriye Nazırına imza ettirmek önemliydi. 21 Ekim 1919 tarihli protokol metni, denebilir ki hemen bütünüyle Salih Paşa'nın önerileri olup kabul edilmesinde sakınca görülmeyen birtakım maddelerden ibarettir. 22 Ekim 1919 tarihli ikinci protokol, uzun süren tartışmalı bir görüşmenin tutanak biçimindeki özetidir.

Bu görüşmede, her iki tarafın, Halifelik ve Sultanlık konusundaki karşılıklı güvenceleriyle ilgili geniş açıklamaları içine alan bir girişten sonra, Sivas Kurultayı'nın 11 Eylül 1919 tarihli bildirisindeki maddelerin görüşülmesine başlandı :

1- Bildirinin birinci maddesinde, tasarlanan ve kabul edilen sınırların en düşük düzeyde bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi. Görünüşte, Kürtlere bağımsızlık kazandırmak hedefiyle yapılmakta olan bozguncu propagandaların önüne geçmek hususu uygun bulundu. Bugün için düşman işgali altında bulunan bölgelerden Çukurova (Kilikya)'yı, Arabistan ile Türkiye arasında bir tampon devlet yapmak üzere anayurttan ayırmak isteğinde bulunulduğundan söz edildi. Anadolu'nun, en koyu Türk çevresi, en bereketli ve varsıl bir bölgesi olan bu parçasının hiçbir biçimde ayrılmasına razı olunmayacağı, Aydın ilinin de aynı kesinlikle (ve öncelikle) yurt topraklarından kopmasının olanaklı olmadığı ilkesi genellikle kabul edildi. Trakya konusuna gelince : Burada da görünüşte bağımsız bir hükümet, gerçekte bir sömürge devlet kurulması, böyle olduğu takdirde de Doğu Trakya'dan Midye-Enez çizgisine dek olan bölgeyi bizden ayırma isteğinin söz konusu olabileceği olasılığı göz önünde bulunduruldu. Ancak Edirne'nin ve Meriç sınırının bağımsız bir İslam hükümetine katılmak için bile olsa hiçbir biçimde bırakılmasına rıza gösterilmemesi ilkesi ortaklaşa kabul edildi. Bununla birlikte, bütün bu maddede söz konusu edilen hususlar hakkında Meclis'in vereceği en son karara elbette uyulacaktır, dendi.

2- Bildirinin dördüncü maddesindeki, azınlıklara siyasal egemenlik ve toplumsal dengemizi bozacak nitelikte ayrıcalıklar verilmesinin kabul edilmeyeceği konusundaki paragraf üzerinde önemle duruldu. Bu kaydın, bağımsızlığımızı fiilen sağlamak için elde edilmesi zorunlu bir istek olarak düşünülmesi ve bundan yapılacak en küçük bir fedakarlığın bağımsızlığımızı derinden zedeleyeceği öne sürüldü. Bu maddede söz konusu olan ve azınlıklara fazla ayrıcalıklar verilmemesine yönelmiş olan hedef, ulaşılması gerekli bir hedef olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte gerek bu konuda gerek yasama hakkımızın savunulması konusundaki öteki isteklerimizle ilgili hususlarda birinci maddenin sonunda olduğu gibi burada da Ulusal Meclis'in oy ve kararlarının geçerli olacağı kaydı konuldu.

3- Bildirinin yedinci maddesi gereğince, bağımsızlığımız tam olarak korunmak koşuluyla, teknik, sanayi ve ekonomi alanlarındaki ihtiyaçlarımızın nasıl giderilebileceği konusu tartışıldı. Ülkemize pek çok sermaye dökecek olan bir devlet olursa bunun mali işlerimiz üzerinde gerektirebileceği bir denetim hakkının genişlik derecesi kestirilemeyeceğinden, bu hususun bağımsızlığımıza ve gerçek ulusal çıkarlarımıza zarar vermeyecek biçimde, uzmanlarca esaslı bir biçimde düşünülerek sınırlandırıldıktan sonra Ulusal Meclis'çe uygun bulunacak biçimin kabul edilmesi görüşüldü.

4- 11 Eylül 1919 tarihli Sivas Kurultayı kararlarının öteki maddeleri de Mebuslar Meclisi'nin kabulüne sunulmak koşuluyla uygun görüldü.

5- Bundan sonra, Sivas Kurultayı'nın 4 Eylül 1919 tarihli kararlarının örgüt bölümüyle ilgili 11'inci maddesinde yer alan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği'nin durumu, bundan sonraki çalışma biçimi ve alanı üzerinde duruldu. Bu maddede, ulusal iradeyi egemen kılacak olan Ulusal Meclis'in yasama ve denetleme haklarına güvenlik ve serbestlikle sahip olduktan, bu güvenlik Ulusal Meclis'çe de doğrulandıktan sonra, derneğin biçiminin kurultay kararıyla belirleneceği açıklanmıştır. Burada söz konusu olan kurultayın şimdiye dek yapılan Erzurum ve Sivas Kurultayları gibi İstanbul dışında ayrı bir kurultay halinde olması şart değildir, dendi. Derneğin programını kabul eden milletvekilleri, derneğin tüzüğünde gösterilen temsilciler gibi kabul edilerek, bunların yapacakları özel toplantı, Kurultay yerine geçebilir; bundan sonra, Ulusal Meclis'in İstanbul'da tam bir güvenlik içinde, serbest olarak görev yapabilmesi şarttır, dendi. Bunun bugünkü koşullara göre ne dereceye kadar sağlanabileceği ayrıntılı biçimde düşünüldü. İstanbul'un düşman işgali altında bulunması dolayısıyla, milletvekillerinin yasama görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine pek elverişli olamayacağı düşüncesi ortaya atıldı. 1870-1871 savaşında Fransızların Bordo'da (Bordeaux'ta) ve daha sonra Almanların Vaymar'da (Weimar'da) yaptıkları gibi, barış anlaşması yapılıncaya dek, geçici olarak, Ulusal Meclis'in Anadolu'da, sultanlık hükümetinin kabul edeceği güvenilir başka bir yerde toplanması uygun görüldü. Ulusal Meclis'in toplanmasından sonra, çalışma koşulları bakımından ne dereceye kadar güvenlik ve gizlilik içinde bulunacağı belli olacağından, tam bir güvenlik görüldüğü takdirde, Dernek, Temsil Heyeti'nin etkinliğine son vererek örgütünün çalışma hedefinin, yukarıda bildirdiğim üzere, Kurultay yerini tutacak olan özel bir toplantıda kararlaştırılacağı belirtildi. Milletvekilleri seçiminde tam bir serbestlik bulunması gerektiği hükümetçe buyurulmuş olduğundan, seçimler yapılırken Dernek Temsil Heyeti'nce müdahale edilmekte olduğu belirtildi. Milletvekilleri arasında, İttihat ve Terakki üyesi ve orduda lekeli kişiler bulunduğu takdirde, bunların milletvekili seçilmesine meydan verilmemek için, Temsil Heyeti'nce yol göstermek amacıyla ve uygun biçimde bazı telkinler yapılmasının yerinde olacağı hesaba katıldı. Temsil Heyeti'nin bu konudaki yardım biçimi de ayrıca bir formül halinde Üçüncü protokol olarak saptandı.

Gizli sayıldığı için imza altına alınmayan dördüncü protokol şuydu :

1- Bazı komutanların ordudan atılması ve bir kısım subayların Divan-ı Harp'e verilmeleriyle ilgili olarak çıkarılan Padişah iradeleriyle öbür buyrukların düzeltilmesi.

2- Malta'ya sürülmüş olanların, ilgili bulundukları kendi mahkemelerimizde kovuşturma yapılmak üzere İstanbul'a getirtilmeleri çarelerinin araştırılması.

3- Ermeni zalimliğiyle ilgili görülenlerin de mahkemeye verilmesi (Ulusal Meclis'e bırakılacaktır).

4- İzmir'in boşaltılmasının İstanbul Hükümeti'nce yeniden kınanması ve gerekirse gizli talimatla halka gösteri toplantıları yaptırılması.

5- Jandarma Genel Komutanı, Merkez Komutanı, Polis Müdürü ve İçişleri Müsteşarı'nın değiştirilmeleri (Harbiye ve Dahiliye Nazırlıkları'nca)

6- İngiliz Muhipler Derneği'nin (kapı kapı dolaşıp) halka kağıt mühürletmelerine engel olunması.

7- Yabancı parasıyla satın alınmış derneklerin etkinliklerine ve bu gibi gazetelerin zararlı yayınlarına son verilmesi. (Özellikle subay ve memurların bu gibi derneklere girmelerinin kesinlikle yasaklanması)

8- Aydın Kuvayı Milliyesi'nin güçlendirilmesi ve beslenmelerinin kolaylıkla sağlanması. (Bu husus Harbiye Nazırlığı'nca düzenlenir. Donanma Derneği'nin 400.000 lirasından gerektiği kadarı, hükümetçe bu amaç için ayrılabilir.)

9- Ulusal Mücadele'ye katılmış memurların genel bir yatışma ve güvenlik sağlanıncaya dek yerlerinden alınmamaları ve ulusal davaya aykırı hareketlerinden dolayı ulusça işten el çektirilmiş memurların yeni görevlere atanmalarından önce durumun özel olarak görüşülmesi.

10- Batı Trakya göçmenlerinin taşınmalarının sağlanması.

11- Acimi Sadun Paşa ve adamlarının uygun şekilde desteklenmesi.

İmzasız beşinci protokol da, Barış Konferansı'na gidebilecek kimselerin adlarını içine alıyordu. Bununla birlikte, hükümet bu konuda, ana ilkelere uymak koşuluyla serbest bulunacaktı.

Delegeler : Tevfik Paşa Hazretleri, Başkan. Ahmet İzzet Paşa Hazretleri, Askeri temsilci. Hariciye Nazırı, Siyasal temsilci. Reşat Hikmet Bey, Siyasal temsilci.

Uzmanlar Heyeti : Hamit Bey, Maliye. Albay İsmet Bey, Askerlik. Reşit Bey, Siyasal İşler. Mühendis Muhtar Bey, Bayındırlık İşleri. Albay Ali Rıza Bey ile Deniz Albayı Refet Bey, İstatistik. Buyruki Bey, Tarih. Münir Bey, Hukuk Danışmanı. Uzman bir kişi Ticaret İşleri. Uzman bir kişi, çeşitli mezheplerin ayrıcalıklarını bilen.

Yazı Heyeti : Reşit Saffet Bey, Maliye Bakanlığı eski Özel Kalem Müdürü Şevki Bey, Salih Bey, Orhan Bey, Hüseyin Bey Robert Kolej Türkçe Öğretmeni.

Beyler, bu görüşmelerimizde saptanan esaslar arasında, en önemli noktanın Ulusal Meclis'in toplanma yeriyle ilgili olduğunun yüksek dikkatlerinizi çekmiş olacağını sanırım.

Meclis'in, İstanbul'da toplanmasının doğru olmadığı konusundaki eski görüş ve kanımızı Salih Paşa'ya kabul ve tasdik ettirdik. Ancak Paşa, kendisi bu görüşe katılmakla birlikte, bu katılışın kendine ait olup kabine adına şimdiden söz veremeyeceği kaydını da eklemişti. Kendisi, kabine üyelerini bu görüşe inandırmak ve katılmalarını sağlamak için elinden geleni yapacağına söz vermiş, başaramadığı takdirde, kabineden çekilmekten başka yapacak bir şey olmadığını söylemiştir. Salih Paşa, bu konuda başarı sağlayamamıştır.

Mebuslar Meclisi'nin toplanma yeri konusuna tekrar dönmek üzere Amasya Görüşmesi'yle ilgili açıklamalarıma son veriyorum.