1- Seçimlerin güvenlikle yapılabilmesi,
2- Mebuslar Meclisi'nin İstanbul'da toplanması,
3- Ulusal örgüt adına hükümet işlerine müdahale edilmemesi için hükümetin tarafınıza başlangıçtan beri yaptığı tebliğler kesindir.
4- Birçok telgrafınızda ileri sürülen isteklerin de aynı nitelikte -yani müdahale niteliğinde- olduğu açıktır.
5- Hükümet, kendi bildirisinde tespit ve ilan ettiği yansızlıktan ayrılmayacaktır. Bu bakımdan ulusal örgüt aleyhinde bulunanları baskı altında tutmak ve cezalandırmak yoluna gidemez. Telgrafın sonunda da şu tehdit vardı : " Şimdiki durum bir sürecik daha devam edecek olursa kabine kesinlikle çekilecektir.
Saygıdeğer Beyler, bu maddelerin ifade ettikleri anlamlar, aslında bütün gerçekleri ortaya koymuş bulunuyordu. Kabine, ulusal örgüt aleyhinde bulunanların ülke ve ulusa düşman olduklarını kabul etmiyordu. Ulusal örgütle düşmanın ihanet örgütünü; Ali Kemal ve Sait Molla ile bizi bir tutuyordu. Adapazarı, Karacabey, Bozkır, Anzavur olaylarını suç olarak saymıyordu. Cemal Paşa'ya verdiğimiz karşılıkta, bu noktaları açıkladıktan sonra, hükümetin duygu ve eğilimini açık olarak söyletmek amacıyla şu cümleyi de ekledik : "Bildirdiklerinizden anladığımıza göre İstanbul Hükümeti, ulusal örgütün varlığını belki de gereksiz görüyor. Gerçekten durum bu merkezde ve ulusal örgüte ihtiyaç olmaksızın ülkeyi kurtaracak bir güce sahip bulunuluyorsa ona göre gerekenlerin yapılmak üzere açıkça bildirilmesini, aradaki her türlü yanlış anlamanın giderilmesi için arz ve istirham ederiz."