3'ncü Kolordu Komutanı Selahattin Bey'den aldığım 29 Mart 19 20 tarihli bir şifrede, Samsun'da bulunan 15'inci Tümen'in maneviyatının bozuk olduğundan ve sözde, subaylar arasında Padişah yandaşlığı bulunduğundan söz ediliyordu. Subaylar, Padişah aleyhinde verilecek buyrukları yerine getirmeyeceklerini komutanlarına bildirmişler. Baskı yapılırsa görevlerini terk etmeleri olasılığı varmış. İstanbul'dan gelen yolculardan ve gazetelerden, işgalin ikinci günü, el konmuş olan binaların tümünün boşaltıldığı, Salih Paşa'nın yerinde olduğu, Ayan Meclisi'nin görevini sürdürdüğü ve son cuma selamlığında, Harbiye ve Bahriye Nazırları da hazır bulunarak gerekli törenin eskiden olduğu gibi yapıldığı anlaşılmış. "Şu duruma göre, İstanbul'da bir hükümet varken bu hükümetin haberi olmadan yapılan işler nedir?" diyorlarmış.
Subayların bu düşünce ve davranışlarını bildiren 15'inci Tümen Komutanı şu görüşleri ileri sürüyordu : "Burada bir subayı hapsetmenin olağanüstü bir durum yaratması düşünülemez. Ancak bundan yararlanarak Anadolu üzerine yürümek gibi olaylar meydana gelecektir. İzmir cephesinde Kuvayı Milliye'ye nasıl hizmet gördürüldüğünü bilemiyorum. Sanırım bunlar, parayla çalıştırılmaktaymış. Bir savaş çıktığında, bütün halka maaş verilemeyeceği meydanda olduğundan, Kuvayı Milliye adı altındaki mevcut güçten orada da hiçbir güç kalmayacağına eminim. Ordu birliklerine gelince, şimdiden firar olayları başlamıştır. Parasızlık böyle sürdükçe ve İstanbul'da merkezi hükümet bulundukça subaylardan bile kuşku ederim."
Bundan başka, 3'üncü Kolordu Komutanı Selahattin Bey, vermiş olduğumuz talimat gereğince, Amasya'ya gelen denetim memuru Forbes adındaki Yüzbaşıyı tutuklamış. Samsun'a bir İngiliz temsilcisi Yüzbaşı gelmiş. Selahattin Beye, Yüzbaşı Forbes'in bir dakika bile geçirilmeden Samsun'a gönderilmesini yazmış. Aksi takdirde Selahattin Bey'in sorumlu olacağını eklemiş. Bu konudaki düşüncemi soran Selahattin Bey'e, vereceği yanıta ilişkin şu öneride bulundum : "Forbes'i tutuklayan ben değilim; hükümet merkezleri, Ateşkes Antlaşması'na ve insanlığa aykırı olarak işgal edilen ulustur. Bu bakımdan serbest bırakılmasını da ancak ulus yapabilir." Buna karşın bu Forbes ülkeden çıkarılmakla yetinilmiş, tutuklanmamıştır.
Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey'in 9 Nisan 19 20 tarihli kısa bir şifresinden, Adapazarı ile Hendek arasında bulunan ve Çatalköprü denilen yerdeki köprülerle Mudurnu Suyu köprüsünün Kuvayı Milliye'nin aleyhinde olanlarca tahrip edildiği anlaşıldı. Bolu ve dolaylarının Komutanı Mahmut Nedim Bey'in, Düzce'den yazdığı 9 Nisan 19 20 tarihli şifresinden de 8 Nisanda Adapazarı'nda Kuvayı Milliye aleyhine gösteriler yapıldığı, Hendek ile Adapazarı arasında telgraf ve telefon hatlarının kesildiği, Düzce Abazalarından yansız kalanların da muhaliflere katılmak üzere hareket ettikleri anlaşıldı. Hendek ile Adapazarı arasında, Mudurnu Suyu üzerindeki büyük köprünün tahribi dolayısıyla ulaşımın kesilmiş olduğu da anlaşılıyordu. Bu bilgiler üzerine, Gevye'de bulunan 24'üncü Tümen Komutanı Mahmut Bey'in dikkati çekildi.
Nevşehir'de de, Nevşehir Kaymakamı Nedim Bey'in başkanlığında Teali-i İslam Derneği'nin bir şubesi kurulmuş. Verilen raporda, derneğin en bozguncu üyelerinden sekiz kişinin Niğde'ye gönderildiği bildiriliyordu. Bu derneğin üyeleri, "Padişah'tan başka hiçbir güç tanımayız. Kuvayı Milliye'yi dağıtmak için mal ve can bakımından bütün güçlerimizi feda etmeye yemin ettik." diyorlarmış. Her gece toplantı yapıyorlarmış. İleri gelenleri, Niğde'deki Tümen Komutanı'nın gönderdiği bir müfrezeyle tutuklanmış.