Saygıdeğer Efendiler, burada bir an durarak bakışlarımızı İstanbul'a çevirelim. Damat Ferit Paşa Hükûmeti'nin her türlü düşmanla ortak olan silâhlasonuç alma plânı uygulamada başarı kazanamamıştı. İç isyanlara karşı koyduk ve direndik. Yunan taaruzu en sonunda bir hatta durdu. Yunanlıların ondan sonraki hareketleri de sınırlı alanlar içinde kaldı. İç isyanlara ve Yunan cephesinekarşı ciddî tedbirler almakta o1duğumuz görülüyordu. İçeriden ve dışarıden gelen silâhlı hücumların, özellikle Ankara'daki Millî Hükûmet'i sarsamayacağı anlaşılıyordu. Bu itibarla, İstanbul'un silâhlı saldırı politikasıiflâs etmiş bulunuyordu. Bunu değiştirip, yeniden uzlaşma politikasınadöner gibi görünerek, bizi içerden yıkma politikası gütmenin daha yararlıolacağına inandıklarına hükmedilebilirdi. Tıpkı 1919 Eylülündle DamatFerit Paşa'nın birinci çekilmesinden sonra, Ali Rıza Paşa Kabinesi'ningelmesiyle olduğu gibi, görünüşte bizim için yumuşak sanılan bir politikaile, bizi içten yıkma teşebbüsü yenilenecekti.
Bundan sonraki mücadelelerimizde, İstanbul vasıtasıyla yapılan içve barış teşebbüsler, bizi güçsüzlüğe düşürecek telkinler ve Yunan ordusuyla olduğu kadar, fakat anlaşılması ve anlatılması daha güç şartlar içinde, içerideki bozgunculara karşı uğraştığımız da görülecektir.
İstanbul'da hükûmetin başına Tevfik Paşa getirildi. Kabinede Dahiliye Nâzırı olarak Ahmet İzzet ve Bahriye Nâzırı olarak Salih Paşa'lar bulunuyordu. Tevfik Paşa Kabinesi derhal bizimle temasve ilişki kurmak istedi. Bu görevi esas itibariyle Ahmet İzzet Paşa üzerine aldı. Saray kurmay hey'etinde bulunan bir subay, Ahmetİzzet Paşa tarafından bazı notlarla Ankara'ya gönderildi. Bu notlarda, eskisine bakarak daha elverişli şartlarla, söz gelişi, İzmir'de Osmanlı hakimiyeti altında Yunanlılar tarafından özel bir yönetim kurulmasının kabulü gibi şartlarla, bir barış yapma ümidinde bulundukları veher şeyden önce, İstanbul Hükûmeti ile bir uzlaşmaya varmanın önemliolduğu bildiriliyordu.
Ahmet İzzet Paşa'nın ve içinde bulunduğu hükûmetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Hükûmeti'nin nitelik ve yetkilerindenhaberdar olmadıkları, hâlâ İstanbul Hükûmeti'ni sürdürmeyi ve bu yollamillet ve memleketin kaderiyle, ilgili sorunları çözmeyi düşündükleri görülüyordu.
Ahmet İzzet Paşa'ya ve Tevfik Paşa Kabinesi'ne durumu bildirmek ve kendilerini aydınlatmak maksadıyla, gereken bilgi ve görüşleri etraflı olarak yazdırıp Ankara'ya gelen özel memura verdik ve kendisini 8 Kasım 1920 tarihinde İnebolu'ya doğru yola çıkardık.
12 Kasım 1920 günü, Zonguldak'tan Yüzbaşı Kemal imzalı kısabir telgraf aldım. Bunda, şifreli bir telgrafı çekmek üzere İstanbul'dangönderildim, deniyordu. Söz konusu, şifreli telgraf, Dahiliye Nâzırı İzzet Paşa'nın imzasını taşıyordu. İstanbul'da 9 Ekim 1920 tarihindeyazılmıştı.