CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

İtilaf Güçlerinin Telgrafla Ülkeye Yapmak İstedikleri Resmi Bildirim

Beyler, İtilaf Güçleri, İstanbul telgraf merkezlerini işgal ettikten sonra, ülkeye telgrafla bir resmi bildirimde bulunmak istediler. Tarafımızdan yapılan uyarı ve anımsatmalar üzerine, bazı merkezler dışında bu resmi bildirim alınmadı. Alanlar ve yanıt verenlerden belli başlıları şunlardır : İzmit Mutasarrıfı Suat Bey, Konya Valisi Suphi Bey.
Resmi Bildirim :
Beş buçuk yıl önce, Osmanlı Devleti'nin yazgısını her nasılsa elde etmiş olan İttihat ve Terakki Derneği'nin önderleri, Alman telkinlerine kapılarak Osmanh Devlet ve ulusunu 1.Dünya Savaşı'na soktular. Bu haksız ve uğursuz siyasetin sonucu bilinmektedir. Osmanlı Devlet ve ulusu, bin türlü felaket geçirdikten sonra, öyle bir yenilgiye uğradı k, İttihat ve Terakki Derneği'nin önderleri bile bir Ateşkes Antlaşması yaparak kaçmaktan başka çare bulamadılar. Antlaşmanın yapılmasından sonra, İtilaf Devletleri'ne bir görev düştü. Bu görev eski Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün halkının, ırk ve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin gelecekteki mutluluklarını, gelişmelerini, toplumsal ve ekonomik yaşamlarını güven altına alan bir barışın temellerini atmaktan ibaretti. Barış Konferansı, bu görevi yerine getirmekle uğraşırken kaçmış olan İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin yandaşı olan bazı kimseler, "Ulusal Örgüt" takma adıyla bir örgüt kurarak ve Padişah ile İstanbul Hükümeti'nin buyruklarını hiçe sayarak, savaşın acı sonuçlarıyla büsbütün tükenmiş olan halkı askerlik için toplamak, çeşitli unsurlar aralarında nifak çıkarmak, ulusal yardım bahanesiyle halkı soymak gibi işleri yapmaya yeltendiler ve böylece barış değil sanki yeni bir savaş dönemini açmaya çalıştılar. Bu girişim ve kışkırtmalara karşın Barış Konferansı görevini sürdürdü ve sonunda İstanbul'un Türk yönetiminde kalmasına karar verdi. Bu karar Osmanlıların yüreklerini ferahlatacaktır. Ancak bu kararlarını Bâbıâlî'ye bildirdikleri zaman, uygulamanın ne gibi koşullara bağlı olduğunu da anımsattılar. Bu koşullar, Osmanlı illerinde bulunan Hıristiyanların yaşamlarını tehlikeye sokmamak, bugün İtilaf Devletleri ile müttefiklerinin askeri güçleri aleyhinde yapılmakta olan sürekli hücumlara son vermekti. İstanbul Hükümeti, bu uyarıya karşı bir dereceye kadar iyi niyet göstermişse de "Ulusal Örgüt" takma adıyla hareket eden kimseler, ne yazık ki, teşvik ve tahriklerinden vazgeçmek istemediler. Tersine, hükümetin kendileriyle işbirliği yapmasını sağlamaya çalıştılar. Herkesin sonsuz bir özlemle beklediği barış için büyük bir tehlike demek olan bu duruma karşı İtilaf Devletleri, yakında karara bağlanacak barış hükümlerinin uygulanmasını sağlamak üzere, gerekli önlemleri düşünmeye mecbur oldular. Bunun için bir tek çare buldular. Bu da İstanbul'u geçici olarak işgal etmekti. Bu karar bugün yürürlüğe girmiş olduğundan, kamuoyunu aydınlatmak için aşağıdaki noktalarının açıklanması gerekir.
1- İşgal geçicidir.
2 - İtilaf Devletleri'nin niyeti, Sultanlık makamının etkinliğini kırmak değil tersine, Osmanlı yönetiminde kalacak olan illerde o etkinliği güçlendirmek ve sağlamlaştırmaktır.
3 - İtilaf Devletleri'nin niyeti, yine Türkleri İstanbul'dan yoksun etmemektir. Ancak Tanrı korusun, taşrada genel bir karışıklık ya da katliam gibi olaylar ortaya çıkarsa bu karar değîştirilebilir.
4- Bu nazik dönemde, ister Müslüman ister gayrimüslim olsun, herkesin görevi, kendi işine gücüne bakmak, güvenliğin sağlanmasına yardımcı olmak, Osmanlı Devleti'nin yıkıntısından yeni bir Türkiye'nin kurulması için var olan son bir umudu, çılgınlıklarıyla mahvetmek isteyenlerin aldatıcı sözlerine kapılmamak ve daha Sultanlık merkezi olarak kalan İstanbul'dan verilecek buyruklara uymaktır. Yukarıda sayılan kışkırtmalara katılan kişilerin bazıları, İstanbul'da yakalanmışlardır. Onlar elbette kendi yaptıklarından ve sonra da o yaptıklarının sonucu olarak ortaya çıkabilecek olaylardan sorumlu tutulacaklardır.
İşgal güçlerinin bu tebliği dolayısıyla derhal şu genelgeyi yayınladım :
16.3.1920.
Bütün Vali ve Komutanlara ve Müdafaa-i Hukuk Heyetlerine
İtilaf Devletlerince silahlı çarpışma sonunda, İstanbul'un işgali zorla gerçekleştirilmiştir. Bu suikasttan yararlanarak hainlik düşünen birçok kimsenin ulusu aldatmaya kalkışmaları olasıdır. Nitekim, resmi bildiriler biçiminde imzasız bazı bildirilerin yayınlanmak istendiğini öğreniyoruz. Yanlış hareketlere yer verilmemek ve gerçek duruma ters düşen heyecanlar yaratılmamak bakımından, bu gibi bildirilere asla değer verilmemesi gerekir. Gerçek durumu izleyen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği, ulusu aydınlatacaktır.
Mustafa Kemal